2 Aralık 2008 Salı

EFSANE DÖNDÜ!



Kendini bilmezlikten menkul cehaletten kaynaklanan mütecaviz bir sebebi yok bu başlığın, yanlış anlaşılmasın. Haftalar süren farklı mecralardaki koşturmaları bahane edip siteye arayı uzattıktan sonra bir yazı yazıp hemen “işte o efsane benim” diyecek fütursuzlukta değilim, böyle bir başlık atıyorsam tek sebebi on beş yıllık beklentinin karşılığını vermesi, Axl Rose ve yeni yandaşlarının ha çıktı ha çıkacak diye iliğimizi kemiğimizi kuruttuğu günlerin geride kalmış olması, “Chinese Democracy” nin raflardaki yerini alması.
İnternetten sayesinde çıkacak şarkıların hemen hemen ilk gitarda tıngırdatma halinden son kayıt haline kadar nice versiyonunu zaten dinlemiştik, ama albümün neticelenmiş olması başlı başına bir olaydır, tarihe kayıt düşmek adına özel vurgu gerektirir.
Neyse mevzunun derinlemesine irdelemesini yine blogumuza bırakalım, basketbol adına da ülkemizde güzel şeyler oluyor başlığına gelelim.
Ülker’in Adı, Efes’in Tadı
Konuyu çok uzatmadan derbiyi ana başlıklarla değerlendiriyorum ki sindirmesi kolay olsun:
• Turkish Daily News’dan sezon değerlendirmesinde ligin pazarlanması açısından bu sezon nerede olduğumuza dair bir soru gelmişti. İşte cevabı bu maçta gizli. İki devin kapışması, ligin muhtemelen en önemli eşleşmesi fazla taraftar gelmesin, olay çıkmasın diye hafta içine alınıyor. Eş dostla maçı seyre, inatla gidiyoruz neticede. Maç heyecanlı, her şey güzel, oyun durduğunda amigo kızlar nerede diye soruyorum, hanımla geldiğimizden haberleri oldu, başımız derde girmesin diye önlem aldılarsa lüzumu yoktur, eşim anlayışla karşılar diye düşünürken bu maçlarda kızlara çok küfür edildiği için ortaya çıkarılmadıklarını öğreniyorum. Alla Turca kelimesinin tam da böyle durumlar için “Türklere özgü” manasını vermesi için Fransızlarca üretilmiş bir kelime olduğunu biliyor muydunuz?
• Sakatlıklar elbette maç için fazlasıyla belirleyici oldu. Efes’te Kasun’un sakatlığı(ki niye bu sakatlık beni hiç şaşırtmadı bilmiyorum, sezon öncesi her Efes hakkında konuştuğuma Kasun sakatlanırsa takımın hali nice olur bilemem diyordum), F.bahçe Ülker’de ise özellikle Giricek ve Ömer Aşık’ın yoklukları önemliydi. Sezonun ikinci yarısında ve play-offlarda Allah bu oyunculara sağlık verirse çok daha renkli çarpışmalar izleyeceğimiz kesin.
• Maçın özellikle ilk yarısında çok ve basit top kayıpları maça damgasını vurdu diyebilirim. Sezonun henüz başları olduğu için her iki takım açısından da normal karşılanabilir ama bu ekipler Avrupa’da baharı görmek konusunda ciddilerse böylesi kusurları minimuma indirmeleri gerek. Faul atışlarındaki düşük yüzde ise artık hemen hemen ülkemizde sokak çocukları ya da töre cinayetleri filan gibi bir realite haline geldiği için fazla değinmiyorum.
• Geçen sezon ligin tozunu atan Shumpert ve Sinan Güler’in takımdaki gerçek yeri bu oynadıkları oyun mudur Ergin Ataman’a sormak lazım. Efes’in hocası ben dahil bir çok kişinin, kariyerine ve görev aldığı takımlara oynattığı basketbola bakınca bu sene kendisini yetiştiren klübe döndüğünde, beklentilerini çok yükseltmişti, ama şahsi fikrimce konuşmak gerekirse şu ana kadar yaptıkları bunların karşılığı olmadı.

Takımın 1 numarada sancısı dinmiyor. Vujanic kafasını kaldırmadan oynayarak yine iyi bile guardlık yapıyor diyebilirim. Ender de onun aksine fazla potaya bakıyor, filtreli gözlük filan alıp bir şeyler yapmak lazım ama bir yandan da neredeyse kariyerinin ortasına geldi, hala aynı şeyleri söyleyip duruyoruz. Tüm bunların yanında Engin Atsür ne tür bir suç işledi de hoca onu unutuyor anlayabilmiş değilim.

Başta da dediğim gibi Shumpert neredeyse takımda vazife oyuncusu haline gelecek, esasen her dokunduğu top bir şekilde altına dönüyor ama hücum setlerinde genellikle kısalara screen amaçlı kullanılıyor.

• Maçın en başından itibaren Efes seyircisinin “Lacivert-Beyaz” çekmeye yönelik her teşebbüsünde Fenerbahçe seyircisi lacivert seslerine “Sarı” diyerek yanıt verdi. Sonlara doğru sabır mı taştı, yoksa Efeslilerin baştan beri kurduğu tuzak mıydı bilemiyorum ama uzun zamandır gördüğüm en muntazam “Sarıııııı” “Kırmızıııı” yı karşı tribünlere çektirmiş bulundular. Fenerbahçeliler yenilgiden çok bu olayın etkisinde kaldılar gibi geldi.

(Turkbasket.com a yazdığım yazıyı serverlardaki değişiklikler sebebiyle sitede tadilatta olduğundan burada yayınlıyorum.Saygılarımla...)

10 Kasım 2008 Pazartesi

La noliy??


Maçın ilk yarısında takımın defansındaki yerimi alamadığım için böyle oldu,biliyorum,tüm taraftar arkadaşlardan özür diliyorum...Ferzan Özpetek'in filmine vurulup, seans çıkışı zar zor kapağı atabildiğimde Emre Aşık kendi kalemize ikinci golü saplamıştı.
Şimdi burada Fener'in bir golünü biz attık bir asisti de biz yaptık desem bilmem yaraya merhem olur mu ama delikanlılığı elden bırakmayalım, Fener hak etmemesine rağmen iyi bir galibiyet aldı(hahaha,tamam yahu itiraz etmeyin,ikinci yarıda hak etti diyelim)...
Öte yandan bizim takım iyi jenerasyon yakaladığında Fenerden 4 yemeden Avrupa Kupası almaz,bunu da şimdiden tarihe not düşeyim,Mayıs gibi bakar bakar anarız!!:))

Bir derdim var!




Melania g. Mazucco'nun biraz daha karışık romanını sadeleştirip büyük ekrana getiren Ferzan Özpetek,"hayat masal değildir,hayattır sadece" diye bir köteği uygun görmüş izleyicilerine...
Fellik fellik soundtrackin torrentini ya da rapidini aranmama sebep olan film(Müyap benim blogu da yasaklarmı ki??,sinyali aldınız,yakınında linki olan varsa paslasın lütfen) hazır olmayan bünyede ağır etkilere sebebiyet verebilir benden uyarması...
Ferzan Özpetek'e dönecek olursak, ziyadesiyle derli toplu, çok çok gerçekçi bir film çekmiş,yine turnayı artık kaşı gözü kalmadan vurmuş diyebiliriz...Yine de bildik filmleri gibi hayata dair sevgi aşılanacağını filan düşünmeyin,yanılırsınız...tek diyebileceiğim gidin görün,ondan sonra konuşalım...

6 Kasım 2008 Perşembe

Titreme geldi bana

Fm 2008 de son aylarda öyle bir gaza gelmiştimki anlatılmaz, vakit olsa da screenshotları buraya koyabilsem ağzınız açık kalırdı...Önce FC SArajevoyu Bosna da iki sezon üstüste şampiyon yapıp üçüncü sezonumda şamp. ligi çeyrek finalinde ancak evvelin F.bahçesi gibi Chelsea ya elenip bu başarılar üzerine milli takımlardan Kamerun a kapağı atıp,orada bir Afrika Kupası,üstüne (sıkı durun) Fransaya,Arjantine filan birer ikişer bağlayarak Dünya Kupası,üstüne bir tane daha Afirka kupası arşivleyip, Real madridle uzun süre flörtlerimiz netice vermeyince Atletico Madridde gözümüzü kan bürümesi, Agueronun ben gelince coşması,sezon başına 25-30 yazması, son olarak Afrika kesmeyince Fransa, Sırbistan, falan filan 12 teklifin arasından İngiltere'yi seçmem...daha geri kalanı yazamıyorum...

neyse böyle bir destandan sonra şimdi de fm 2009 geliyor,eller kaşınmaya başladı ama demodan herkesle ortak intiba şudurki,bu harbiden menajerlik oyunu olmuş...öyle maçları 15 saniyede geçip dakka ve skor almak,başarıdan başarıya koşmak mimkin değil...eliniz mecbur tüm maçı seyredip ona göre tedbir alacaksınız...Ben kasamam ve Fm aşkımda burada gömülür gibi geliyor ama kesin de birşey söyleyemiyorum,nasıl ki ptesileri Entourage ın en son torrenti insin diye sabırsızlıkla bekliyorsak, nasılki perşembeleri Uykusuz penguene fit oluyorsak,daha da örnekler çoğaltılabilir,bu sonbaharında olayı bu,yeni Fm versiyonu bakalım nasıl patlayacak beklentisi kaynıyor. Ha buna bir tek Chinese Democracy basar herhalde,onu da mukayese etmek güç zaten,ay sonuna da o patlıyormuş zaten,daha detaylıca irdeleyeceğiz....

Do the Rİght thang!!!!

Batug.com a yazar olarak başvurmuştum zaman evvelince,site uzun süre nakavt hale geldi, youtube a bir hiphop klibimi yüklemeye çalıştım,hala belini doğrultamadı,Allahı var, Turkbasket aslanlar gibi( Eskişehirden dört yiyen takımımın oyuncularından bahsetmiyorum elbet) hayatına devam ediyor amma bu blog olayına merak sardık, bu kadar mı uğursuz olunur,mahkeme onu bile engelledi. Neyse,arayı kapamak adına daha fazla çalışmak farz oldu,hemmen yüklenmeye başlıyorum.


Bu yukarıdaki adamımı sevmemek mimkin değil herhalde, o kadar çok fazla materyal varki, adında hem Hüseyin hem Barrack olan birini orta okulda sınıf arkadaşımız olarak filan denk getirsek paçavraya çeviririz ama herifçioğlu Amarigan Başkanı olunca engellenemez bir sempati duyuyorsunuz.


Rakip diye çıkardıkları da pozitif etkiyi artırıyordu, Mccain için en doğru kelimeyi bulmam gerekirse kesin surette bu "puppet" olur...Bir televizyon kanalında bunların kuklalarından bir parodisini seyretmiştim,inanın o bile bu adamın orjinal hali yanında yeterince karikatürize durmuyordu...Şamata bir kasıntılık hali vardı, gerçi George Bush bile bu ülkeyi(dünyayı) idare edebildiğine göre Mccain niye edemesindi.




Bu arada benden cenabet olmasın P.Diddy nin ilk defa desteklediği bir aday kazandı,o da enteresandır. Öte yandan bu zenci p.... o kadar kötü programlar yapıp yok making the band filan,bir de çok matah birşeymiş gibi 5 sezon çektiler( şaka olm şaka atlamayın hemen, öyle kefal gibi...Bir de ortam karışırmış,Afro amerikalı insanları küçük görüyor filan diye,yok öyle birşey,adamlar kendi kendine böyle takılıyorlar ya yo nigger,im a p.i.m.p filan diye,onların kültürüne gönderme yaptım:)) ben neyi batarsam bana bişey olduğu yok,olan siteye filan oluyor, bu herif programı çektiği tv kanallarına saplayıp kendisi hamudu ile götürmeye devam ediyor. Yannız bişey var, Come with me, Christina Aguilera düeti filan güzeldir yani...bu paragrafta aramızda böyle bir anımız olsun....
Obama ya dönecek olursak ben hala Clinton ın karizmaya yaklaşamayacağını düşünüyorum ama herif başkandan çok po star ya da Gilbert Arenas filan gibi takılıyor,ince ip bileklik takmalar filan,bir de şimdi bunun konuşmaları şarkı yapmışlar iyice trendsetter olur diye tahmin ediyorum....

4 Ekim 2008 Cumartesi

BENCE VAKTİNİZE YAZIK


Mübarek Şeker Ramazan Bayramını(ne sağcıyım ne solcu,futbolcuyum futbolcu söylemini takip eder halde kıymetli, badem bıyıklı sayın başbakanımızı taciz etmeyecek ama ülkemizdeki nice laik aydını da dışlamayacak bir terminoloji kullanmaktan müsterihim) gavur memleketlerde geçireceğimize hanımımla karar verdik, yalnız ve güzel memleketimizin kalabalık ve kaotik şehrinde karşıladık. Tabi böyle olunca bol tatilde daha çok etkinlik, daha çok dinlenme imkanları da hasıl oldu. Depo doldu, bu sebepten bloga da nice girilecek entry birikti.

Diğer mevzuları da ayrıca okursunuz da bana serbest esinlenme sonucu koyduğum sıralamada babaların filmini ilk sıraya koydum.... Uzzuun uzun yazıp canınızı sıkacak değilim,başlığı okuduysanız bu yazıyı okumanıza da bir mana veremeiyorum esasen ama, olayın özeti şu...Al ve Robert ağbilerim dünya sinema tarihinde ne kadar önemli bir yere sahip olduklarını unutmuşlar ve kah andropozun etkilerinden kah Jon Avnet "Ya kanka ikinizin oldu bir film daha çeksek,aranıza 50 cent i oturtsak,yanına da Robert de Niro hacıya bir sağlam hatun yapsak" gazını yapmalarından böyle bir saçmalığa imza atmışlar...HAa film anormal kötümü?Nice saçma sapan Amerikan furdulu kırdılı filmini ezbere almış bir neslin ahvali olarak değil derim,ama bu isimlerin tavla oynarken muhabbetleri çeksen daha nitelikli bir işe imza atmış olursun inanın abartmıyorum....

Araya Carla Gugino nun girmesi Entourage severler için güzel bir jest olmuş ama onu da açıkçası cinsel obje olarak muhabbete çerez olarak katmışlar(bir de sin city de rolü vardı galiba,tam emin değilim...evet şimdi imdb den kontrol ettim,varmış)

25 Eylül 2008 Perşembe

EFSANE GERİ DÖNDÜ


Hemen önyargılı müdaheleleri ortadan kaldırmak için baştan uyarayım; bu yazı albüm iki gün boyunca aralıklarla dinlendikten sonra yazılmıştır. Zaman geçip daha da sindirdikçe farklı hissiyatlar sonucu içerik değişimi yapılmasının her hakkı kendimde saklıdır.
Bilmiyorum bu sene daha ne kadar iyiye gidilebilir. Önce hayatımın kadını ile evlendim, Gassaray şampiyonluğu filan derken elleri öpülesi bir amcanın Guns albümünün 9 şarkısını internete akıttığı günlerin şok etkisi üstümüzden geçmeden bir de Death Magnetic bombası patladı.
Stadyumdaki konsere gidebildinmi diye sorarsanız yaramı deşmeyin derim.
1-Evli bir adam olmanın gerektirdiği farklı bir pozisyon alma dürtüsü var elbet, eski headbanger günlerimizden uzaklaştık, bol bira, çiş kokan stadyum, siyah tshirtler,pogo yaparken kafa göz yarmalar filan ne kadar uygundur tereddüt ettim hakkat
2-Burada sevgili eşimi aslanların önüne atıyorum maalesef...Ben onun Electronica coşkusunu paşa paşa paylaşırken o Metallica fırtınası benimle birlikte göğüslemekten imtina etti. Tv haberlerindeki konser görüntülerini seyrettikten sonra onu suçlayabilirmiyim??Kesinlikle HAYIRRRRRRRRRR!!!!:)
Sadede gelirsek: Albüm bomba, burun kıvıranlar varsa da siz onlara bakmayın. Ya yeterince dinlememişler, ya son dinledikleri dışkı benzeri müzikler kulaklarını ve beyinlerini felce uğratmış gerçek müziği takdir edemiyorlar, ya da ne istediklerini bilmez haldeler. Haa ortada bir black albüm yok, şimdilik onu söyleyebilirim, ama Metallica dan beklentilerimi büyük ölçüde karşıladı.
Bu yazıya zaman buldukça ilavler yapacağımı da hususiyetle belirtirim...

ELVEDA KAZIM BABA


Artık klasik halini aldı ya, sık sık gırgıra vuruyor yazarlar hatta, ekşi sözlükte bir kişi hakkında çok yorum yapılınca "sol framede adını bu kadar görünce öldü sandım" diye. İşte ben de Kazım Kanat'ın adını sol framede görünce kötü haberi aldığımı biliyordum. Ömrüm boyunca bir kez Ortaköy'de yolda karşılaştık,küçük bir selamıma tebessümle cevap verdi, ziyadesiyle başka bir tanışıklığımız da yok ama ölünce anlarsınız ya eksikliği, keşke şöyle güzel bir dost meclisinde kadehleri tokuştursaydık, sohbetine katılsaydım diyeceğim bir adamdı. Misal Ne Hıncal Uluç ne de şaşıracaksınız ama Erman Toroğlu için böyle bir hissiyata asla sahip olamayacağım tahminim.
Hatasız kul olmaz terminini doğrular nice argümanları vardı, Hakan Şükür'e ağır giydirdikten sonra 4 tane atınca o golleri benim sayemde attı demişti. Allah rahmet eylesin yazılarını okurken "yok artık" derdiniz bolca belki ama bir şekilde herkes severdi(ya da bana öyle geliyor).
Vefatı Beşiktaş'ı da bir derbi maçında kırmızı kart görüp takımı on kişi bıraktı gibi, kanserle mücadele edip Kazım Babayı umut ışığı olarak görenleri de....

17 Eylül 2008 Çarşamba

Tam Bir Roman Gibi


Direkt elimin altındayken yazayım dedim,ister kıro deyin ister hayın deyin ister zalım deyin(aynen yazdığım gibi okuyun elbet) seviyorum ben bu herifin bazı şarkılarını yahu(seviyorum ben bu herifi ile başlayıp bu herifin şarkılarını diye değiştirip bazı şarkıalrını diye nihayetlendirdim ama olur o kadar)
Aşk-ı Virane yi de loopa aldım beş kere filan dinledim herhalde...Yalnız bloga da giriş yazısında müzik için Rafet El roman yazarsam bu mainstream başlığını ne kadar ciddiye alır okuyan insanlar emin olamadım...:)

Hele bir blog...

Yaşın kemale ermeye başladığı nereden belli olur,güncel mevzuları takip etmekte yavaş yavaş geri kalırsınız ordan belli olur...İlkokuldaki yeğenim bile neredeyse blog olayına girdi,aylar önce sıkıldı,şöyle kırk yılda bir uğrayıp neler saçmalamışım mazide diye bakıyor bense yeni giriş yapıyorum,özür...

Turkbasket'te zaten yakaladıklarıma geçiriyodum aynen de devam edeceğim ama basketbol harici başka bir kaç şey zırvalamak istersem bir platformum daha olsun dedim,fena mı ettim bilemedim lakin vaziyet böyle...

Bakalım bu işin devamı nasıl olacak,bu notu da kendime düşmüş olayım:))